Sosyal Medya Dosyası

Selfie

Bir Fotoğraf İçinde Yaşamak

Gazete Kültür, 2021/07/20





Ege Maltepe

Yazar hakkında bilgi için tıklayın.




Ördek Suratlar


Eğer yanaklarınızın alt kısmını içeri çekip elmacık kemiklerinizi dışarı çıkarır, dudaklarınızı hafifçe büzüp üst dudağınızı şişirirseniz yüzünüz bir ördek suratı gibi bir hal alacaktır. Telefonunuzu kafanızdan biraz yukarı doğru kaldırıp, gözlerinize ister şuh, ister masum, ister çılgın bir ifade takındığınızda selfie olayını çözdünüz demektir. Bravo! İnterneti biraz karıştırırsanız vücudunuzun poz verirken daha güzel görünmesi için ne şekillerde durmanız gerektiğine dair sayısız paylaşım bulabilirsiniz. Süper! Modellerin, çoğu çer çöp olan ürünler çılgınca satılsın diye girdikleri binbir hali artık hepimiz bilir olduk. Çünkü biz biz değiliz, hepimiz bir modeliz artık. Sattığımız ürünümüz ise çer çöp değil, hayatlarımız. Bugün instagram kapansa, hepimiz işimizden oluruz.


New York’taki oyunculuk okulumda çok milletli bir sınıfımız vardı. Manhattan’da 29. Sokaktaki yüksek binalardan birinin ikinci katındaki okulun ilk gününde, kalbim yerinden çıkacak gibi atıyordu. Gösterişli olmaya çalışan mermer duvarlı binaya girdim, asansör beklerken yanıma bir genç bir kadın geldi. Asansöre beraber bindik, ben ikinci katın düğmesine basınca onun tekrar basmasına gerek kalmadı, böylece onun da aynı yere gidiyor olabileceğini düşünüp, sordum “New Actors Workshop’a mı gidiyorsun?” Olumlu yanıt alınca ikimiz de heyecanla gülümsedik. Bu arkadaşım çok yetenekli bir oyuncu olmakla beraber kendi görüntüsüne kafayı çok takmıştı. Okulun B stüdyosundaki aynalara uzun uzun bakar, daima bir tür rejim, detoks halinde kilo vermeye çalışırdı. Ördek suratla poz verme işini ilk ondan öğrenmiştim. Sonra Ayfonlar hayatımıza girdi, sosyal medya çeşitlendi ve hop! Artık hepimiz birer model birer ördek surat olmuştuk!



Narsistler


İnsanın kendi yansımasına takılıp kalması Yunan mitolojisinde Narkisos (Narcissus) karakteriyle anlatılmış. Narkisos sudaki yansımasına tutulup kalmış, yemeden içmeden kesilmiş, sonunda yok olup bir çiçeğe dönüşmüş. Nergis çiçeğinin ismi ve psikolojide narsisizm dediğimiz kendine aşık olma durumu bu mitten geliyor. Narsistliği adına özsevgi ve özşefkat denen duygularla karıştırmayın, çünkü tıpkı mitteki gibi bir takılıp kalma durumu, etrafa ve kendine zarar veren bir hal bu.



Suret Çöplüğü


Fotoğraf henüz icat edilmemiş iken zenginler ve soylular, ressamlara kendi portrelerini ya da evlerinin, arazilerinin resimlerini yaptırırlarmış. Hem gösteriş hem de suretlerinin tarihe geçmesi için yaptırılan bu tablolar, dönemin ressamları için önemli bir gelir kaynağı olmuş. Teknolojinin gelişmesiyle yalnızca profesyonel fotoğrafçıların çektiği aile portrelerinde herkes en güzel kıyafetlerini giymiş, ciddi ifadeler, olabildiğince düzgün duruşlarla çekilmiş ilk fotoğraflar. Fotoğraf çekilirken gülümsemek saçma ve yanlış görülmüş. Bu dünyadan biz de geçtik dermişcesine karşımıza çıkar şimdi bu resimler. Ardından, sadece en özel günlerde çektirilen resimlerdeki şık adamlar ve kadınlar, ve bu yazıyı okuyan hemen herkesin hatırlayacağı henüz dijital olmayan aile tipi fotoğraf makineleriyle, çektikten bazen aylar sonra nasıl göründüğünü bildiğimiz fotoğraflar, albümleri doldururdu. Bugün karşımıza çıktığında kabarık saçlar, desenli kazaklara gülmeden geçemediğimiz, kimisini dayanamayıp yırtıp attığımız fotoğraflar… Şimdi ise hayatımızı fotoğrafını çekmek için yaşar olduk. Bir restoran resmini çekmeye değmezse gitmiyoruz, bir kahve resmini çekmeye değmezse içmiyoruz, kendi suretimiz resmini çekmeye değmezse filtreliyoruz, paramız yeterse düzelttiriyoruz. Teknoloji bu histerimizi, histerimiz de ekonomiyi bu yönde büyütüyor, bir hain döngü içinde takılmış gidiyoruz. Biz nergislere dönüşmüyor, aksine dünyayı resmini çekip bir kenara attığımız bir çöplüğe dönüştürüyoruz.



Teşhir


New Actors Workshop’tayken tanışma şansı bulduğum, doğaçlamanın annesi sayılan Viola Spolin’in metoduna Teşhir isimli bir egzersizle başlarız. Egzersiz, özünde şunu deneyimletir; bizler sahnedeyken enerjimizi yönlendirecek bir odak ararız. Eğer bu yoksa kendimizi teşhir ediliyormuş gibi hissederiz ve çoğu zaman aklımız nasıl göründüğümüze, karşı tarafın bizim hakkında ne düşündüğüne takılır ve doğal bedensel zarafetimizi yitirip birer kabuğa dönüşürüz. Enerjimizi yönlendireceğimiz bir odak olduğunda ise yalnızca bu işe yoğunlaşırız. Kendimizden şüphe ettiren, bedenimizi katılaştıran düşünceler bizden uzak olur. Tıpkı sahnede olduğu gibi hayatta da insan enerjisini yönlendirecek odaklar arıyor. Hayatta bunlar eksildiğinde sosyal medyanın narsist dünyası bizi içine çekiyor, çünkü bunun için tasarlandı. (Bkz. Sosyal Medya Dosyası - Bağımlılık)


Sosyal hayatta teşhircilik sanayi devrimini takip eden yüzyılda tüketim toplumunun mühendisliğini yapanlar için daima vazgeçilmez bir öğe olmuş. Bireyin ihtiyaç için değil arzu ettiği için bir şeyler satın alması gerektiğinin altını çizen bu toplum mühendisleri, bu arzuyu yaratmak ve sürdürmek için kişinin kendini, gücünü, güzelliğini, zenginliğini göstermesini varoluşsal bir noktaya taşımak için var güçleriyle çalışmışlar. Kuşaklar boyunca içine doğduğumuz dünya gitgide daha da sahteleştikçe, ihtiyaç ve arzu arasındaki ayrım da gitgide görünmez hale gelmiştir. Selfie çekme takıntısı tüm bunların ortalık yerinde, ileri evrelerinde bir ruhsal bozukluk olarak kabul edilen teşhirciliği de normalleştirmiştir.


Spolin’de teşhirin yerine anda olmayı koyuyoruz. Şu anda, burada, sahnenin gerçekliğinde, partnerim, oyun arkadaşımla. Çünkü oynadığım sahnenin yaratacağı etkiyi düşündüğüm anda şu anda değil gelecekteyim, daha önce düşündüğüm bir espriyi sahneye yerleştirmeye çalıştığımda geçmişteyim. Performans ise şu anda gerçekleşir. Hayat gibi. Şu anda burada, esen rüzgarla, dostum ailemle, içtiğim kahveyle, dinlediğim müzikle, her nasıl görünüyor isem o şekilde. Filtresiz. Ve tıpkı eskisi gibi, haydi bu anın bir resmini çekelim dediğimizde fotoğraf çekerek. Ben kendi hayatımda bunun için özel bir efor sarfediyorum. Kendi suretime takılıp, kendimi hayatın gerçek tadından tuzundan mahrum bırakıp, zamanla kendimi olmadığım bir surete dönüştürüp yok olmak istemediğimden. Bu yazıyı da bana katılmanızı arzulayarak yazıyorum. Aslında bu arzu toplumsal bir ihtiyacımız adına. Çünkü birer nergise dönüşmeyeceğimizden eminim.